17 Haziran 2010 Perşembe

Uzak Kaderler İçin


Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim,anladım
Alıp başımı gideceğim.

Asır yirminci asırdır,amenna
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
Uzaklar daha uzaklaşır
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri
Sımsıcak sevgilere muhtacım.

Bir gün alıp başımı gideceğim
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar...-
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.

Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
İçip içip ağlasam...

Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum?
Herkesin derdinden pay isterken.
Uzak kaderlerin suları çağlar şimdi

Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.

Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz,bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak

Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim...
turgut uyar

10 Haziran 2010 Perşembe

Kız Kardeşimin Türküsü ...

Göklere inanırdım eskiden,
ama sen,
denizlerin
derinliğini
gösterdin bana,

ölü kentleri,
unutulmuş ormanları,
boğulmuş gürültüleriyle.

Gök şimdi yaralı bir martı,
süzüldü denize.

Sana kargaşalığın üzerindeki
köprüyü kurmaya çalışan bu el
kırıldı.

Bak bana:
ne kadar çıplak ve suçsuz
duruyorum önünde.
Üşüyorum, bacım.
Kim getirecek bize
ellerimizi ısıtacak güneşi?

Susuyorum. Dinliyorum.
Kimseler geçmiyor
gecemizin karanlık sokağından.
Yıldızlar kazaya uğramış
karanlık surların
ucunda sendelerken
koparıp alınan bir kartalın
paslanmış gözlerinde.

Bağlı ellerin
kapıyor çıkış yolunu;
Yalnız senin sesin
adımlıyor gecenin dehlizini
çarparak taşlara
uzun kılıcını.

Vakit geç.
Ölüm geri çeviriyor beni.
Hayat istemiyor.
Ben şimdi nereye gidebilirim ki?
yannis ritsos

8 Haziran 2010 Salı

Gözlerine bakarken . . .

Gözlerine bakarken ;
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında;
ekinlerin içinde
kayboluyorum...

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum;
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin;

sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...
Nazım Hikmet

mâra...

bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalim
mara...
günü ve saatleri ne yapacaksin
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanidigim günleri hatirlarim
ne seneleri
yalniz seni hatirlarim
ki benim gibi bir insansin...

tanimamak tanimaktan iyidir
seni bir kere tanidiktan sonra
yaşamak acisini da tanidim
bu aciyi beraber tadalim
mara
...

basim omuzumda iken sayıkladığıma bakma
beni istedigin yere götür

ikimiz de ne uykudayız
ne uyanık...


asafhaletçelebi

7 Haziran 2010 Pazartesi

Geçtikti bir gün hani...

Ben uykudan uyandır uyanmaz
Dünyanın bütün huyları yüzümde
Ben bunlardan birini seviyorum en çok
Sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
Tutsam tanelerini
Sevincin gözyaşları derdim buna.

Bir süre bakışıyoruz karşılıklı
Ben uykudan uyanır uyanmaz
Benimle şiir gibidir bu
Tam karşımda ama yazılmamış
Durmadan bileniyor aklımda.

Seni unutarak baktığımda bile
Dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
Yayılıyorsun kalabalıklara
Yalnız yayılmak mı ;
Aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna...


Özlenirsin, alabildiğine varsın da
Daha da var oluyorsun gün günden
Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
Bir kuş olsa mavilik derdi buna.

edipcansever...