10 Aralık 2010 Cuma

Hadi Git

Yaralanmış bir akşam vakti ömrüm,
Beni geceler bile anlar oldu,
Bütün ezgilerin sustuğu diyardayım
Sen anlamadın gülüm suskunluğumu...

Varsın; yokluğun zehir gibi yaşansın,
Düş de git yüreğimden sessizce,
İçimdeki çocuk öksüz kalsın
Yorgunum gitmelerin tümüne...

Hadi git!
Yangın yemiş türküler gibi git,
Kalmasın gök mavisi ezgimde,
Su yeşili akmasın yüreğimde,
Bir solukta sussun ayrılık gülüm...

Tamamlanmış yalnızlık olur ömrüm,
Gidersen temelli susarım gülüm
İçim acır, ürperirim ormanlarca
En ağır yara olursun yüreğimde...

Yıldızların en uzağı gibi susarım,
Yangınlar başlar sustuğum yerimden
İçim acır, ürperirim ormanlarca
En ağır yara olursun yüreğimde...

Hadi git!
Yangın yemiş türküler gibi git,
Kalmasın gök mavisi ezgimde
Su yeşili akmasın yüreğimde
Bir solukta sussun ayrılık gülüm...
ilkay akkaya

9 Aralık 2010 Perşembe

"Vahim bir aşk"

Dökerek
bütün yapraklarımı
tenhasında oturulmayan
bir ağac gibi geldim
ne rüzgar nede bir meze
bana rakı ver şef
-şişesinde

gitarcı çocuğa söyle
benım şarkılarımdan
uzak dursun bu gece
servis falan istemez
sandalyeyi kaldır
çiçekleri mumu
o adam buralara gelmez

vahim bır ask(!)
kapatmış gozlerini
açıp bakmıyor
bir kalbi var
sanki atmmıyor
ne fırtına biliyor
ne düğün çiçeği

adam degil o
başka bir sey
yüzündeki çocuk
büsbütün bulut
ve bana uzak
cehennem kadar
sandalyeyi kaldır şef
şişeyi masada bırak


öyle kurşun gibi
bıcak gibi değil
bütün denizleri olur
bir adam değerse
kalbine kadının
şarkılar yarım kalır

rakı yarım

aç bir kurt gibi kararıyor gece
geceleri kent bir bilmece
hayatımı masadan alıyorum
en iyisi mi unut şef
sandalyeyi çiçeği mumu
ben balkona çıkıyorum

ben kendimden çıkıyorum...
yılmazodabaşı

Yol Geçen Hanı

Yüreğimiz han kapısı gibi yirmi dört saat açık
Gönlümüz cennet bahçeleri kadar geniş
Acılarla yâr busesidir diye sevişiriz
Ve yalnızlık sanatının ustasıyız, çok şükür

Lokmadır hırkadır eyvallah ile sevindiğimiz
Yormadık aklımızı samanlık, arpalık için
Bilen bilir hangi bağlarda nasıl didindiğimiz
Ruhumuza gıda hüzünler toplamak için

Neşemizde ağlar efkarımızda tüter gölgemiz
Halimizde bir yeşil kefen bezimizdir hüzün
Sevince sevdamızda, susunca nazarımızda yanar
Şarabımız… Keyfimiz… İki gözümüzdür hüzün!...
hayrullah ersöz
müzik: mercan dede

8 Aralık 2010 Çarşamba

Onarım

Bana getirilmişti.
Kırdım. —
Nasıl oldu bilmiyorum:
galiba sallantılı, dengesiz bir yere koymuşum,
yeterince dikkat etmeden; sonra,
ters bir hareket etmişim — düştü, kırıldı...
Yeterince düşünmemiştim üzerinde, demek.
Elimdeki, artık,
birkaç iri parça ile birsürü ufacığıydı;
bazısı, neredeyse, kırıntı, kıymık
— öyle, dağılmış duruyordu...
Tek tek bir yere topladım hepsini:
Yokolmamalıydı.
Gittim, uygun bir zamk aldım.
Geldim, hepsini bir kağıt üzerinde düzenleyerek,
biraraya getirmeğe başladım: şu parça,
buna uyuyor mu; ya, bu, şuna...
Zamanla, parçaların kopma noktalarındaki dokularının;
ve zamkın, tutma ve yapıştırma niteliklerini, öğrendim.
Bazı parçalarsa yapıştırılamayacak kadar ufaktı;
onların bulunmaları gereken yerlerde boşluklar oluştu.
Tek tek yapıştırdım, yapıştırabildiklerimi.
Çok uğraştım.
Sonunda ortaya aslının eğri-büğrü bir simgesi gibi bir şey çıktı

— ve, şu tümce:-

Dikkatsizlik ederek düşürup kırdığın
— sevdiğin kişinin izlerini taşıyan; senin için değerli—
bir nesneyi, parçalarını tek tek toplayip, dikkatle
—saatlerce uğraşarak—
özel olarak aldığın zamkla yapıştırip,
ortaya, orası burası eksik-gedik,
yamru-yumru bir şey çıkar—
ama eskisinden de daha değerlidir artık;
çünkü,
şimdi,
senin
izlerini de
taşıyordur.

Başka bir şey yapamazdım.

Oruç Aruoba

17 Ağustos 2010 Salı

Bu Sensin

Bu sensin
Ve sesin

Bu terin ve tenin haklı ıslaklığı
Kal öyle
Isıt gözlerimi gülüşlerinle

Birazdan kapılar kırılacak belki de
Birazdan kapkara bir örtü olabilir gözlerimizde
Biz diz kırarken sinesinde sancının
Yolunur papatya
Deşilir ten
Ve yara da !
Çünkü ölmek günleri biraz da
Gülmek günleri(de), inadına
Gün gülümsemeleri ardında

Gün gülümsemeleri ardında
Dağlandıkça
Dağlaşmak
Ve dağları sevmeye yaraşmak
Yaraşmaya
Yanaşmak günleri

Sen de yanaş kıyılarıma bir vapur gibi
Çarpıp durayım güvertelerde gözlerine ...
yılmazodabaşı

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Beni Affet


bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere öü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç ...

AhmetHamdiTanpınar

17 Haziran 2010 Perşembe

Uzak Kaderler İçin


Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim,anladım
Alıp başımı gideceğim.

Asır yirminci asırdır,amenna
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
Uzaklar daha uzaklaşır
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri
Sımsıcak sevgilere muhtacım.

Bir gün alıp başımı gideceğim
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar...-
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.

Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
İçip içip ağlasam...

Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum?
Herkesin derdinden pay isterken.
Uzak kaderlerin suları çağlar şimdi

Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.

Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz,bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak

Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim...
turgut uyar

10 Haziran 2010 Perşembe

Kız Kardeşimin Türküsü ...

Göklere inanırdım eskiden,
ama sen,
denizlerin
derinliğini
gösterdin bana,

ölü kentleri,
unutulmuş ormanları,
boğulmuş gürültüleriyle.

Gök şimdi yaralı bir martı,
süzüldü denize.

Sana kargaşalığın üzerindeki
köprüyü kurmaya çalışan bu el
kırıldı.

Bak bana:
ne kadar çıplak ve suçsuz
duruyorum önünde.
Üşüyorum, bacım.
Kim getirecek bize
ellerimizi ısıtacak güneşi?

Susuyorum. Dinliyorum.
Kimseler geçmiyor
gecemizin karanlık sokağından.
Yıldızlar kazaya uğramış
karanlık surların
ucunda sendelerken
koparıp alınan bir kartalın
paslanmış gözlerinde.

Bağlı ellerin
kapıyor çıkış yolunu;
Yalnız senin sesin
adımlıyor gecenin dehlizini
çarparak taşlara
uzun kılıcını.

Vakit geç.
Ölüm geri çeviriyor beni.
Hayat istemiyor.
Ben şimdi nereye gidebilirim ki?
yannis ritsos

8 Haziran 2010 Salı

Gözlerine bakarken . . .

Gözlerine bakarken ;
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında;
ekinlerin içinde
kayboluyorum...

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum;
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin;

sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...
Nazım Hikmet

mâra...

bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalim
mara...
günü ve saatleri ne yapacaksin
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanidigim günleri hatirlarim
ne seneleri
yalniz seni hatirlarim
ki benim gibi bir insansin...

tanimamak tanimaktan iyidir
seni bir kere tanidiktan sonra
yaşamak acisini da tanidim
bu aciyi beraber tadalim
mara
...

basim omuzumda iken sayıkladığıma bakma
beni istedigin yere götür

ikimiz de ne uykudayız
ne uyanık...


asafhaletçelebi

7 Haziran 2010 Pazartesi

Geçtikti bir gün hani...

Ben uykudan uyandır uyanmaz
Dünyanın bütün huyları yüzümde
Ben bunlardan birini seviyorum en çok
Sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
Tutsam tanelerini
Sevincin gözyaşları derdim buna.

Bir süre bakışıyoruz karşılıklı
Ben uykudan uyanır uyanmaz
Benimle şiir gibidir bu
Tam karşımda ama yazılmamış
Durmadan bileniyor aklımda.

Seni unutarak baktığımda bile
Dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
Yayılıyorsun kalabalıklara
Yalnız yayılmak mı ;
Aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna...


Özlenirsin, alabildiğine varsın da
Daha da var oluyorsun gün günden
Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
Bir kuş olsa mavilik derdi buna.

edipcansever...

11 Mart 2010 Perşembe

Bir Nehrin Tükenişi..

hasretin kan çanağı gözlerinde oturuyorsun
seni soruyorum
hiçbir şey bilmiyorsun
hep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım
sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...

tükenişi bir aşkın
bir nehrin tükenişine benzer
ne deniz olabildinne nehir kalabildin...
kendin ol
kendin ol
sen buysan başkası ol!
buysan kederden öleceğim
başkası olursan da kimi seveceğim?

/ne diyarbakır anladı beni ne de sen
oysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen.../

yılmaz ODABAŞI

Kımıltı...

Bir ışık vardı
Ben ona bakıyordum
O ışık sallanıyor sanıyordum.
Oysa hemen anladım,
Ki ben kımıldanıyordum.
Özdemir Asaf