28 Eylül 2011 Çarşamba

Hepiniz.


bütün yalnızlıkların ilenci
korusun çoğulluklarınızı
cinnet koyun erdemin adını
maskeleriniz kuşanıp,yalanlarınızı çoğaltın
hepiniz mezarısınız kendinizin

nilgün
marmara

18 Eylül 2011 Pazar

seni düşünmek


Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.

Nazım
hikmet

17 Eylül 2011 Cumartesi

kinyas ve kayra


...
Sen,
cehennemin üzerinde kurulduğu arsanın hissedarı olacak kadar
kötüsün.

Şeytan
bu yüzden göz yumuyor yaptıklarına
ve
seni hayatta tutmaya çalışıyor,
bütün
oynadığın
ölüm
oyunlarına
rağmen.
Ölüp de onun yerine göz koymaman için.
...

hakangünday

'it' cazı


*her yeri boyamışsın, çok güzel,
ama burada biraz kan kalmış.
zincir kalmış, kırbaç kalmış.
sahneye çıkan hayvanların büyük uzantılarıyla ayaktasın,
çok güzel, ama burada biraz aşk kalmış.
sana dokunduğum günlerde bana 'sevgilim' derdin,
şimdi 'i*n*' diyormuşsun, çok güzel,
ama burada biraz sonbahar kalmış. ihanet kalmış,
bencillik kalmış. korkunç yolculuklar planlardık insanlardan uzağa.
ellerimizi bırakıp, ayaklarımızı bırakıp gidecektik,
çok güzel,
ama burada benim çocuksu saflığım kalmış.
aptallığım kalmış düşlerim kalmış.
bu gece benim için en iri şeyi ağzına al!
evrendeki en iri şeyi:
geldik

adımı! ve sonra tükür onu havaya.
altına geç ve bekle.
çok güzel!
ama burada biraz herşeye rağmen hala benim sana hasretim,
benim senin göğsünü yumruklaya yumruklaya ağlayışım,benim...

küçük iskender

16 Eylül 2011 Cuma

Saate Bakmak.



Varsın her şey sonraya kalsın
Sonraya, en sonraya
Sözgelimi iki bin altı yüz kırk bir mil. Bir papatya ne kadar uzağı görebilirse
O kadar yakın kalplerimiz birbirine
Ölü bir denizi bile bir tartışmaya çevirdik
Kayaları taş devrine göre ölçtük biçtik
Kalemlerimizi kesilmiş çiçek sapları gibi attık
Kapıları açarken birbirimize ağladık.

(Ne kadar da çok severmişiz birbirimizi
Sahi ne kadar da çok severmişiz
Yıllarca, yüzyıllarca öpüştük
Sigaralar tuttuk, içkilerin en iyisini sunduk
İstersen bu gece burada kal, dedik
Sağlığımızı sorduk, bir sürü ilaç adları saydık
Sık sık görüşelim, olmaz mı dedik
İyi bildiğimiz ne varsa yaptık, ayrıldık
Ortada
Her zamanki gibi bir karanfil kaldı.)

Köşedeki tütüncü silaha çevirdi sigaralarını
Ödemesi çok güç sigaralara
Manav yarı anlamlı güldü biz geçerken
Eriklerden, çileklerden, o canım kirazlardan bile utanmadan
Hani o çocukluk küpesi olan kirazlardan
Hani rengi içimize göre değişen: mor, mavi, pembe, sarı
İlk defa merhaba dedi bir balıkçı
Çırparaktan elindeki suyu ölgün bizlere
Sigarası dudağında:merhaba!
Ya peki biz ne dedik, ne dedik
Yoldaki bir taşı şöyle bir kenara koyduk
Yakamıza rastgele bir çiçek iliştirdik
Su satılan dükkanlara baktık, yüzümüz cam cam ışıdı
Ve leylak kokuları gibi kendi kokumuza uzandık
Köşeyi döndük, bütün köşeleri hızla döndük
Su birikintilerinin ağaçlandığı eski bir sokağın tarihinde
Şöyle yazdı:
Her şey sonraya kaldı.

Ey ayaklarımızın dibindeki yoksul gül
Gölgesi yüreklerimizin
Öfkemiz sevgiye benziyor şimdi, sevgimiz öfkeye
Ve tartışmaya çevirdiğimiz deniz ölüler bırakıyor
Çıplak ölüler
Birbirine kenetlenmiş ölüler halinde.

Bir otobüse biniyoruz, sahiden biniyor muyuz
Söyle, nerde “Göğe bakma durakları”, nerde
Birinin elinde gazete ve süt
Gazete mi, evet gazete
Bütün manşetler tutsaklığı ve yenilgiyi çağrıştırıyor
Paramızı veriyoruz, üstünü alıyoruz, bozuk paralar
Cebimizde nikel
Cebimizde sarılmış ölüler halinde.

Her şey bir hızlı adım olmamaya
Ama dün gibi taşıdığımız bir umut gözlerimizde
Saatlerimize bakıyoruz hiç yoktan
Çok uzaklara bakmaktır, diyoruz, durmadan saate bakmak
Yemyeşil bir su takılıyor akrebe, bir çavlan
Yüzü akide gibi parlayan bir gün takılıyor yelkovana
Anılardan anılardan çoktan vazgeçtik
Yaşadığımız bugün nasıl
Güzelliğimiz hangi güzellik.

Biliyor muyuz, hayır, bilmiyoruz da
Acılarımızdan bir yaz kurduk onarıyoruz
Belki bir hazırlık bu başka yazlara
Yakın yazlara, uzak yazlara
Çünkü her şey eskiye kaldı, anılar bile
Her şey, ama her şey eskiye kaldı
Vakit yok bir daha yemyeşil eylül tramvaylarına

edipcansever

14 Eylül 2011 Çarşamba

C. zarifoğlu


Nefesini yüzümde tutuyorum
Gülüşünü aklımda
Morarmış yüzlerini
Isıttım kaç gece, ısıtıyorum
İçimdesin, büyütüyorum seni
Seni yepyeni bir dünya yapıyorum kendime
Tam kralca yaşanacak!

Şimdi yoksun üstelik uzaktasın
Ellerin yapayalnız biliyorum
Gözlerin dalıyor yine
Hep benim için olmalı...

Cahit Zarifoğlu

10 Eylül 2011 Cumartesi

istedim


Sanki bir hayal gibi
Nasıl da dolaştın hayatımda
Bİr yudumda doğmak
Bir sevgide ölmek istedim
Geceleri bir gölge olmak
İstedim
Sonsuza doğru akıp gitmek
İstedim

Bir resim bir rüya
Belki bir şarkı
Aynı bedende
İki gönül olmak istedim
Ve de yanımda bir tek
Seni istedim

Oysa bir yanlış gibi
Silinmeye yazıldım satırlara
Her ölümle doğmak
Hiç yok olmamak istedim
Sensizliğe öfkeli
Sabır istedim
Gönüllerde sevgiye
Yol ver istedim

Bir kere gördüm
Bir kere sevdim
Bİn kez istedim
Aynı şarkıda iki gönül
Olmak istedim

Ve de yanımda bir tek
Seni istedim

MFÖ
http://www.youtube.com/watch?v=42U2lzbuTOE

8 Eylül 2011 Perşembe

olmasaydı o bulut


1.
Eylülde mavi bir gündü
Genç bir erik ağacının altında sessiz
Sardım onu, solgun bir aşktı
Kollarımda tatlı bir düş
Ve üstümüzde güzel yaz göğü
Bir bulut vardı uzakta
Öylesine beyaz ve öylesine yukarda
Sonra baktım, sanki hiç yoktu

2.
Aylar geçti o günden sonra
Şöyle ya da böyle sessiz
Erik ağaçlarının hepsi kesildi
Sorarsan, aşka ne oldu
Anımsayamıyorum derim
Ama bilirim ne düşündüğünü
Yüzünü unuttum gerçekten
Tek bildiğim, onu öptüğüm o zaman

3.
Öptüğümü de unuturdum
Olmasaydı o bulut
Anıyorum hala ve hep anacığım
Bembeyaz ve uzak
Erik ağaçları belki yine çiçek açar
Belki o kadının şimdi yedi çocuğu vardır
O bulut yalnızca bir dakika göründü
Başımı kaldırdığımda uçup gitmişti.

bertolt brecht