23 Mayıs 2012 Çarşamba

Kof demirli pencere


Cezaevinde bir kanımlık uykuda, düşte Şuramdan bir şey koptu. Bir gün değil, beş gün değil ki bu, Canıma tak dedi işte. Gayrı umut dürter, yürek silkinir Peşisıra bir özlem ürküsüz, ayık Sen miydin, İstanbul muydu, baharda mıydık? Tutsak gözlerim bulanıverir. Ama senin gözlerin hür, İkimiz için görecekler taş çatlasa. Zor ellerim ko kıskıvrak bağlıysa, Seninkiler elbet bir işin ucundan tutar. Ayırsalar, öldürseler gene benimsin, Nice ayıbımı örten o eşsiz yama. Etim değil, kemiğim değil, kanım değilsin ama Gençliğimsin, sağlığımsın, hürriyetimsin. Benim dilim boşuna, kollarım yitik şimdi, Sen doy, sen edin, sen tadıver. Artanı, birikeni bana da yeter Bölüşmek zaten senin eski işindi. İnceliğini sarsam, öpsem yüreğini Ben buralarda acıktım çok. Karnım pişirdiğin aşla doyar ancak, Senin suyun arıtır kirlerimi. Hızlan, çoğal, gülümserliğini takın gene. Sırası gelince hayıflan, gocun. Bana varımı yoğumu ileten güvercin, Kon, çırılçıplağım, üstüme tüne. Elle uzanılmaz kof demirli pencereye, Bir günışığı dadandı senin için. Duy benim bitanemsin, Bunsuzluk yaraşmaz sana...
  Metin Eloğlu ( 1927 - 1985 )

20 Mayıs 2012 Pazar

Bezirci



karanlık gözlerinde bu kötü balık
ne kadar güzelsin teyzen çıldıralı
ben o denize çoktandır gidiyorum 
uyanıp her gece uykudan ve bir çıra yakıp
kazağımdaki tayların
artık suya inme vakitleridir
kardır sonu bu rüzgârın
kızıl tarlanın yanında buluştuk
deniz kimbilir nerelerdedir
ekinleri dinledik. kanımızdır şimdi
bir delinin gözleridir dağlarda uçan çiçek
güz güneşi, yüzümüzü yakan
bütün deli teyzeler ölü horozlar
alfabemde kuru bir yapraktır
gece, trenlere bıldırcın yağıyor
kardır sonu bu rüzgârın
yarın kış gülleri açacak
şapka giyeceğiz soğuk karanlıklarda
şimdi büyüdüm çünkü sigara içiyorum

ergin günçe

17 Mayıs 2012 Perşembe

Lâl, gül, döl



've damarımda akan toprak'

bir sırrı vaktinden önce saklayıvermişim
cümle coğrafya ve dahi dağları sıkıntı basmış.
ben artık sürekli hançerlenirim
iki tiren öpüştü mü kondüktör yanar?

ah sen bana bakma tiyatrolarımı taşra tertibler
benim anlattıklarımla biraz heterodoks kaçabilir sevgilim
yani hükmetsene aksine ki, bir bin yıl sırtımızda paklanmayacak
ve allah'ın isa isminde bir sevgilisi yok!

evet bugünlerde biraz siyaset ehli çocuklar olduk
mesela bundan böyle senin adın petrus olsun sevgilim
ki bir ağaca teşekkür etmek için davranıyorum da bazen
oluk oluk pantolonlar devriliyor kanatlarıma

ve şimdi ben sevgilim
sana beyaz renginde değişik çoraplar temizliyorum ağlayarak.
ve lâl ve gül ve döl, 've damarımda akan toprak'
ve sonra eczama saplanan o tersinden lunapark 
o kült, o hırkalar...

ah nasıl da lezzetli asalar birikiyor kirpiklerimde
ve kooperatifler boyu gül koklayan beynelmilel varakalar!

gidişini başka türlü açıklayamıyorum...

AH MUHSİN ÜNLÜ

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Bitmeyen






Ve ağzım ağzını öptü ise
Çünkü için sözle doludur
Elim eline değdi ise
Çünkü elin yaratılmış işler doğurur
Gözlerine baktım ise
Ki bakmışımdır
Onlar bir denizi sezme derinliğindedir
Ve saçlarına
Ve boynuna
Ve omuzlarına
Baktım ise
Ki bakmışımdır
Onlar bir kuşun uçusunu
Sezme derinliğindedir
Ey sözlerim benim
Onlar ki bana her zaman
Bir diriliş verenedir
Meselim bitmeyendedir.
edipcansever

BİLİŞ


                                                                     
                                                                     Ve hemen gidemedim
Ve artık gidemedim
Ve sonra hiç gidemedim
Kurtuluş'ta, son durakta bir tramvay ölüsü
Sanki ben
Öylece kalakaldım
Hepimiz kalakaldık
Elimizde tetiği çekilemeyen
Namlusu yönsüz bir tabanca gibi.


EDİP CANSEVER