28 Temmuz 2014 Pazartesi

Didem Madak


Anlatarak bitiriyorum hayatımı 
Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat 
Bir çiçek çizdim bu akşam avcuma 
İsmini herşey koydum. 
Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan. 
Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım 
Yıldızlı bir gecenin.

Yıl 2000 
Tekke ve zaviyeleri kapatıldı kalbimin 
Tombul güvercinler dolaşırdı kiremit çatısında 
Bulutlar akardı paçalarından, uğuldarlardı. 
Kuşların şarkılarından anlarım. 
Kimse hayra yormaz beni 
Kuşbaz ve uçmaya meraklı, 
Ütüsüz giyerim karabasanlarımı 
Sakarım, sık sık çarpar deviririm yazgımı 
İçimdeki suyu döktükten sonra işte, ondan sonra 
Şikayetim yok, rahatım. 
Taşralı ve safım. 
Yağmurda unutulmuş bir Tanrı’yla ahbabım 
Balkonda asılı kalır günlerce gökkuşağım, 
Deterjan reklamına çıkacağız biz ikimiz Tanrı’yla 
Ben böğürtlen lekeli çocuğu oynayacağım, 
O kirli beyaz gömleğim. 
Ah bir de şu gömleğe, göynek diyecek kadar 
Cesur olaydım.

Teyzem öldü. 
Kırkı yeni çıktı 
En iyi hikayeleri ölüler anlatır 
Ölülerin anlattığı hikayeler 
İnşirah suresi gibi insanı ayartır

Kırmızı günleriyim ben takvimlerin 
Okullar tatil oluyor ben söz konusu olduğumda 
Şeker istemeye geliyor çocuklar. 
Oyun oynuyoruz, 
Sağlam bir halatla çekiyorum acıyı kendime doğru. 
Siyah iş günleri müdahale ediyor hayatıma 
Mor bir köşe yastığı gibi isyankar oturmak istiyorum, 
Ben oysa divanın en ucunda. 
Çorba pişirmek istiyorum, 
Sonra kalkıp ekmek kızartmak, 
Bıçağın ucuyla kazımak aşkı fazla kızardığında. 
Söyleyin ateşe, 
Ruhunu üflemesin benden gayrısına. 
Çiçek silindi bu sabah ellerimi yıkadığımda 
“Ellerim bomboş...” 
Kötü şiirlerden koru beni Tanrım 
Amin!

2- 
Bir şaşkınlık şarkısı olarak besteliyorum aşkı 
Kaprisli notalar, huysuz sololarla 
Bekçisi olmayan geceler denk geliyor bana, 
Çaresiz bekliyorum, 
Düdük çalıyorum, 
İki el ateş ediyorum havaya. 
Gecenin bir yarısı oturup ağlıyorum bir çocuk parkında 
Ulumak gibi ağlıyorum 
Köpekler koşuyor sağımda solumda 
Tanrım! 
Diyorum sadece 
Başka bir şey diyemiyorum zaten o an. 
İyi niyetli ve sevimli bir kızdan kalanlar 
Sallanıyor durmadan boş salıncaklarda 
“Üzgünüm” diyor, 
Bir mutluluk şiiri yazamam bu saatten sonra!

Yoksul çocuğuydun sen benim 23 Nisan sabahımın 
Şiir okutmadım sana, folklor oynatmadım. 
Yoksulluk diyorum, 
O an, 
Ucuz lafların çalılarına takılıyor şiirimin elbiseleri. 
Sen tuz ol en iyisi sevgilim 
Ben ekmekle duruma müdahale edeyim. 
Bırak hazır soyunmuşken 
Kuru öksürüğüne elma kabuğu ve tarçın tavsiye edeyim. 
Tasfiye ettiler beni kediler aralarından 
Yar olmaz bundan sonra sarmandan sana. 
Beni tasfiye ve tavsiye arasındaki karışıklıkta 
Müsait bir yerde bırak sevgilim. 
Hem otuzumu geçtim azıcık 
Gerisini ben yürürüm artık. 
Çizgili olsun, buruşsun yüzü, 
Şiirlerim için yaşlanma etkilerini geciktirici krem kullanmayacağım.

Yokuş aşağı şarkımı söylerdim, sarhoş 
“Kanatlarım vardır benim uçarım” 
Koşup kaşe kabanından yakalardın uyduruk şarkılarımı 
Ne çok ısıttın beni, 
Ne çok ısıttım seni, 
Buruştu ve kirlendi 
23 Nisan’da takılan simli ve tül kanatlarım 
Kurtulamadım, üstümde kaldı. 
Ben sevgilim... 
Bir çocuk bayramı gibi yaşamak isterdim her aşkı 
Cezaya kaldım. 
Bir mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı 
İmlamı iyice bozsam da farketmez artık. 
Kime ne “de-da”ları ayırmasam? 
Noktalarda durmasam, 
Bir ünleme koşsam yalnızca, 
Sonu uçmak olan çığlığa. 
Kime ne anlatarak bitirsem hayatımı? 
Ölümüme de bir şiir yamar nasıl olsa birileri artık.

3- 
Bazı vakitler tren geçiyor evin yakınından 
Yaşlanıyorum pencereden her bakışımda 
Anna Karenina’yı taklit ediyor zaman, 
Atıyor kendini raylara. 
Neden her aşk 
Bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka.

Sevdiğim adamlar çarpıyor camlarıma 
Bir kelebek gibi kocaman, kara 
Pervazlarımda kuruyorlar sonra 
Begonya tozlanıyor, 
Unutmanın gözyaşları sanki bu tozlar. 
Annemin temizlik günleri gibiyim 
Yorgun, solgun ve beyaz. 
Kardeşim ayağını sallıyor sevdiği şarkılarda 
Birini çok sevmek gibiyim 
Sütle siliyor tozlarımı kardeşim. 
Kestane pişiririz diyoruz sobada 
Hayallerimiz çatlıyor sonra, çıtırdıyor, kızarıyoruz.

Bu şiirden bir bölümü attım 
Kilometrelerce uzağa 
Tavşanlı pijamalarımla balkona çıkıp el salladım ardından 
Havaya uçuracaktı şiirimi az daha, 
Attım. 
Lokum getirmişti ve kitap, 
Ben ruhunu getirsin istemiştim oysa. 
Onu da tam buradan attım. 
Ben ne de olsa yakıp yıkanlar listesinde 
Ölü yada diri arananlardanım.

Bir Doğuş şarkısı söyletiyorum bazen hayatıma: 
“Aramızda uçurumlar söz konusuyken” 
Uçurumlarda tenzilat varken hazır 
Uçalım, hadi uçalım 
Ben nasıl olsa 
Bu müsveddelerin ortasında yalnızım.

Didem Madak

11 Haziran 2014 Çarşamba

Sizin İçin Kestim Saçlarımı


I

Femme vous suis-je, et de grand sens.
Sizin için kestim saçlarımı.
Yıllardır uzattığım.
Sizin için durdum ilk, dinlendim.
Yıllardır yorduğum.
Açtım sizin için, açıldım.
Yıllardır kapadığım, kapandığım.
Sizin için bekledim,
Sizin için bekledim,
sizin için güldüm bir tek, sustum.
Yıllardır durduğum boşlukta
femme vous suis-je, et de grande songe
indiğim merdivende
gecelere tuttuğum ışıkta
sizin için umdum, umursadım.

Sizin için yaktım bu ateşi,
besledim yıllardır.
Esirgediğim zaman,
gizlediğim tortu
ve tortuda ayrışan bu hayat
sizin için
kamaştığım gün
titrediğim mum
aktığım yatak.

II

Sizin için hazırladım bu masayı,
İki kelimenin ortasında dinsin fırtına.
Sizin için hazırladım bu döşeği,
İki fırtınanın ortasında kuyu uyku.
Sizin için hazırladım bu yemeği,
İki açlığın ortasında körelmez açlık.
Sizin için hazırladım bu bakışı,
bu sözü, bu sessizliği - sizin için
hazırlandım.

Sizin için uzattım saçlarımı,
kestiğim.
Sizin için söndürdüğüm bu ateşi,
yandığım.
Kurduğum bu çadır, bu saat
arındığım su
soyunduğum gece: Sizin için.
Devrilirken tutunduysam
tutuşurken susmam
zemberekte bu Eyyub
hem cellât hem kurban
sizin için
bir tohum.


Enis  BATUR